Özeti Hazırlayan: Büşra Yılmaz
Instagram: @busrayilmz51
17 Kasım 2019 Pazar @otizmli.dergisi instagram hesabımız üzerinden gerçekleştirdiğimiz canlı yayın konuğumuz, Lefke Avrupa Öğretim üyesi ve İlgi otizm derneği eğitim koordinatörü Dr. Ersin Ufuk Timuçin idi. Kendisi ile “Otizm ve Nitelikli Eğitim Çevresi” başlığı altında otizmli bireyin eğitiminde aile, okul, rehabilitasyon merkezi nasıl düzenlenmeli, neler yapılmalı konularını konuştuk.
Bu canlı yayından önemli mesajları size özet olarak sunuyoruz.
Nitelikli eğitim çevresi derken neyi kastediyoruz?
Özel gereksinim gösteren çocukların gelişimini destekleyen bir eğitim çevresi vardır. Bu eğitim çevresinin nitelikli ve daha koordine hale getirilmesi, çocuklarımızın daha verimli bir şekilde gelişmesini sağlayacaktır. Bu boyuta da belirli ögelerle yaklaşmak gerekmektedir.
Bu çevrede birincil ebeveynler yer almaktadır. İlk olarak ebeveynler doğumla birlikte çocukların en önemli destek kişileri oluyor. Daha sonra gittiği okul (kreş, anaokulu, ilkokul, rehabilitasyon merkezi…), yardımcı personeller, çocukların akranları, akrabalar, sağlık hizmetleri desteği (uygulanan diyet, ameliyat süreci, alınan ilaç…), çocuğun ebeveynleriyle girdiği sosyal çevre eğitsel sistematiği etkileyebiliyor.
Ailelere vurgulamak istediğim şey şu; çocuklarını odakta tutarak çocuklarının nasıl bir eğitim çevresinde olduklarını analiz edebilmeleri gerekiyor. Bunu analiz ederken de ‘’Benim çocuğum doğru destek çevresinde mi?’’ buna odaklanmaları gerekiyor. Doğru okula gidiyor mu, benim çocuğumun devam ettiği okul en az sınırlandırılmış ortam mı, doğru eğitimi alıyor mu, destek çevresinde doğru uzmanlar bulunuyor mu? İkincisi, destek çevresinin niteliğini sorgulamaktır. Hangi nitelikte bir destek çevresine sahip? Örneğin Milli Eğitim ‘’kolaylaştırıcı personel’’ ifadesini kullandı. Kolaylaştırıcı personel gerçekten bir niteliğe sahip mi, ebeveyn hangi nitelikte?.. Çünkü odaktaki çocuğu bu içine girip çıktığı destek çevresindeki insanlar, unsurlar, kurumlar, kuruluşlar destekliyor ve şekillendiriyor. Bu nedenle bunun niteliğini tartışmak gerekiyor. Örneğin bir ebeveyn erken çocukluk döneminde özel gereksinimli bir çocuğa sahiptir. Onunla oyun oynamayı, dil girdisi vermeyi, yetersizliklerin getirdiği güçlüklerle baş etmeyi biliyor mu? Bunlar nitelik anlamına geliyor. Bu nedenle aile eğitiminin yapılması gerekiyor. Bu nedenle yardımcı personelin eğitim alması gerekiyor. İşinde gerçekten uzman, nitelikli ellerin çocuklara belirli noktada hizmet sunması gerekiyor. Bu durumda biz nitelik boyutunu göz önünde bulundurmalıyız.
En çok eksik kaldığımız diğer bir konuda, destek çevresinde var olan bileşenlerin koordinasyonu. Maalesef bu bizim çocuklarımızın eğitim sistematiğinin verimli olmasını en çok etkileyen durum. Nedir koordinasyon? Örneğin çocukla ilgili bir prosedür uygulanıyor evde, anne baba tarafından. Diyelim bir ilaç tedavisine başlanıyor ve bu durumdan rehabilitasyon merkezindeki öğretmenin haberi yok. Ya da evde anne tuvalet eğitimine başlıyor ve kreşteki öğretmeninin bundan haberi yok. Biz aynı çocuk için çaba sarf eden farklı profesyoneller olabiliriz, ebeveynler olabiliriz, gölge öğretmenler olabiliriz. Hepimizin aynı amaçları gerçekleştirmek istediğimiz ve geliştirmek istediğimiz bu çocuklara odaklanıyor olmamız lazım. Bunun için de aramızda çok ciddi manada bir koordinasyon olması lazım. Maalesef bir takım yöntemler ve özel eğitimle ilgili prosedürler ‘’mış’’ gibi ilerleyebiliyor.
Ebeveyn destek çevresinin lokomotifidir. Hiçbir kurumdan kuruluştan, kişiden bu süreçleri koordine etmeyi beklememelidir, kendisi koordine etmelidir. Biz eğitimciler olarak bu koordinasyon için elimizden geleni yapabilmeliyiz. Aksi takdirde ne oluyor? Lavman yapılıyor bir çocuğa öğretmeninin haberi olmuyor. Ya da bir diyete başlanıyor uzmanın haberi olmuyor. İş birlik içerisinde çalıştığımız zaman belli başarıları elde ederiz. Ben şunu şöyle örneklendiriyorum: 7-8 kişiyiz ve masayı taşıyacağız. Bir masayı taşımak için hepimiz farklı bir yöntem kullanırsak o masayı götürmek istediğimiz noktaya götürene kadar üzerindekileri deviririz, masanın ayaklarını kırarız. Ama doğru şekilde hareket ederek, doğru şekilde koordine olarak bu masayı taşımaya kalkarsak dilediğimiz gibi sonuç alırız. Çocuğun eğitimini yapmak da böyledir. İster olağan gelişim göstersin ister özel gereksinimli çocuk olsun. Benim çocuğum doğru ortamda mı, bulunduğu ortamı daha üst seviyeye nasıl getirebilirim ve çocuğuma değen bütün destek çevresindeki bileşenleri nasıl koordine haline getirebilirim. Bireyselleştirilmiş eğitim planı demek bu demektir.
Ebeveynlerimize şöyle bir öneride bulunmak istiyorum. Çocuklarıyla ilgili bilgilendirici içerikler paylaşsınlar. Okuldaki öğretmenlere çocuklarının özelliklerini anlatsınlar. Bir kavram daha kullanmak istiyorum ‘’ Yetersizliğin işlevsel betimi’’: otizmli çocuklarımıza tıbbi tanılama, değerlendirme ifadeleri var. Aslında bir noktada etiketlere sahipler. Eski DSM kriteriyle atipik deniliyordu. Peki, atipikli bir çocuğu gönderdiğimiz kreşteki öğretmen bunun ne olduğunu biliyor mu? Oysa biz ne yapmalıyız? Çocuğun duygusal özelliklerini, duyusal özelliklerini, yetersizlikten ne derece etkilendiklerini, hangi düzeyde iletişim becerilerine sahip olduğunu, varsa kaçınmalarını, davranışsal özelliklerini betimleyerek öğretmenine aktarmalıyız. Bir öğretmen bunları hızlı şekilde bilirse, birinci elden öğrenirse ve çocuk için hangi amaçlar çerçevesinde belli şeylerin yapılmaya çalışıldığını anlarsa o zaman çok daha iyi koordinasyon içinde hareket eder.
Ebeveynlerimiz soruyorlar belli kurumların, kişilerin niteliğini nasıl belirleyeceğiz diye. Eğer size yazılı bir takım dönütler verebiliyorlarsa, raporlayabiliyorlarsa işte oralar nitelikli yerlerdir. Yani aslında bizim bireyselleştirilmiş eğitim planı dediğimiz bir çocuğun yetersizliğin işlevsel betiminden başlayıp gereksinimlerine kadar sıralanan ve biraz önce söylediğim gibi 5N1K mantığıyla kim, nerede, ne yapacak, hangi amacı gerçekleştirecek, bunu hangi materyalleri kullanarak gerçekleştirecek, nasıl gerçekleştireceği yazılı kaydıdır. Kurumlardan bunları talep etmek durumundayız.
Yöntemler değil çocukların gereksinimleri önemlidir. Bunları kurumlar mevcut programlardan amaçlar seçerek, modüllerden amaçlar seçerek değil. Çocukların eğitsel, davranışsal performansından ortaya çıkan gereksinimlerine dayalı amaçları ve davranışları yazarak ifade etmeliler. Çocuklara dönük programları oluşturmalılar.
Benim değerli ebeveynlerimize şöyle de bir önerim var, bugüne kadar yapmadılarsa lütfen bugünden sonra yapıyor olsunlar. Çocuklarının hem sağlıklarıyla ilgili hem eğitsel süreçleriyle ilgili bir bilgilendirici defterleri olsun, not tutsunlar. Şu kadar eğitim verildi, şu ilaçları kullandı, ilaçları kullanırken şunlar ortaya çıktı, şu yan etkileri görüldü. Ya da biz şöyle bir eğitim aldık, bu eğitim sonucunda söz konusu edilen kazandırılacak davranışlar bunlardı ama biz şu düzeyde şu amaçlara eriştik şeklinde.
Nitelikli okul ortamını nasıl belirleyebiliriz? Nelere bakmamız gerekiyor ki biz o okulun çocuklarımız için nitelikli çevre olup olmadığına karar verelim?
En önemli kavram ‘’ En az sınırlandırılmış eğitim ortamı’’ kavramı. Bir çocuğun en çok amaç gerçekleştireceği, en çok olağan gelişim gösteren akranlarıyla bir arada olacağı, en iyi şekilde davranış değişikliklerinin ortaya çıkacağı ortamdır, en az sınırlandırılmış eğitim ortamı.
Ortamı daha nitelikli hale nasıl getiririz? Bu da öğretmene belli nitelikte yaklaşmayı gerektirir. Alan mezunları maalesef her yerde yok. Öğretmenimiz de belli nitelikte bir öğretmen. Biz birincisi işe çocuğumuzu doğru anlatmakla başlayalım. İkincisi o öğretmenle iş birliği yapalım. Üçüncüsü okuldan ve yönetiminden taleplerde bulunalım. Dördüncüsü sahip olduğumuz hakları bildiğimizi gösterelim. Ne kavgacı olalım ne eti senin kemiği benim moduna girelim. Talepte bulunmamız gereken konularda talepte bulunalım, destekte bulunmamız gereken yerlerde destekte bulunalım. Çünkü o okulda bizim çocuğumuzun ve başka çocukların okulu, çocuklarımızın en önemli destek çevresi. Ebeveynler olarak da ben acaba bu okula nasıl destekte bulunabilirim? Çocuğun çalışılan amaçlarının üzerinde durulan konuları paylaşsam oranın niteliği artar. Biz doğru beklentiyi, doğru eşgüdümü, bilgilendirmeyi bütün yapılarla (okullarda olduğu gibi) kurmak zorundayız.
Kolaylaştırıcı personelin (gölge abla, gölge abi) de niteliğini artırmak ve niteliğini, koordinasyonunu göz önünde bulundurmak gerekiyor. Otizmli çocukların en önemli özelliklerinden bir tanesi sözel yönergelere zaman içerisinde bağımlı hale gelebilmelidir. Bu kolaylaştırıcı personelin yardım tuzağına düşen, eleştiri tuzağına düşen, çocuğu sözel yönergelere bağımlı hale getiren kişiler değil de git gide kendini silikleştiren, çocuğun bağımsız olarak yapmasını sağlayan rolde olmasını sağlamak lazım.
Canlı yayınımızın tamamını youtube kanalımızdan da izleyebilirsiniz.