Sevim Akyıldız – Ana Okul Öğretmeni
Instagram: @cocuksamesele
Ben ana okul öğretmeniyim. 14 yıldır bu mesleğin içindeyim. 4 kurumda çalıştım. Bir çok öğrenci bir çok veli tanıdım. Klasik sözlere girip klişe eğitmenlik yapmayacağım.
Önemli vurgularımı belirtmek istiyorum. Bir çok öğrenci tanıdığımdan kastım;
Her çocuğu, ayrı özelliği ve farklılıklarıyla tanıdım.
Beraberinde bunlara eş değer velilerini.
Eş değer diyorum çünkü bence her çocuk kendi ailesinin yansıması. Gerek benzerliği ile gerek sebep olmalarıyla. Çocukların ilk tanıdığı insan,ilk eğitmenleri aileleridir. ANNE ve BABA.
Mesleğimin 4. yılında tanıştım otizmle. Bir kız öğrenci geldi sınıfıma. 4,5 yaşında. Göz teması yok, cevap vermek yok hatta konuşmak yok. Korkular var,kaygı var, fobiler var, alışkanlıklar var ve sadece benimsediği, onu tanıyan insanlar var. ANNE ve BABA.
Annesi bana gerekli bilgileri verdi kızıyla ilgili.”Ağlarsa pencereden baktırın, ımm derse su istiyor demektir, şöyle yaparsa bunu diyordur, böyle yaparsa şöyledir.” dedi ve gitti. Çok tuhafıma gitmişti. Beklemedi. Genelde anneler kaygılıdır, kapıdan ayrılmaz, didikler, sorgular. Acaba çocuktan yorulmuş muydu, azıcık kafa dinleyeyim diye mi düşünüyordu, okul aranan çözüm müydü?
Çocukla kalakaldım. Üstelik ne eğitim anlamında, ne de tecrübe olarak otizmle ilgili bilgim yoktu. Boş hissettim kendimi. Çaresizce.
Ahsen (otizmli öğrencim), hiç ağlamadı önce, elimi tuttu ve girdi içeri. “Alışık, o yüzden ondan annesi durmadı.”diye düşündüm.
Sonra sınıfın kapısını açtım ve o an her şey alt üst.
Ahsen çığlık atmaya başladı. Dondum kaldım neden yaptığını anlamadım. Annesini aradım. “Yüksek sesten korkar hocam”dedi.
Ama “geleyim mi” demedi. Çıkardım sınıftan, kulaklarını kapatmaya devam etti. Ağlaması, çığlığı hafifledi ama devam etti.
N’apsam diye düşündüm bahçeye çıkardım. Pencereden baktırın demişti annesi ama bahçe daha iyi gelir diye düşündüm. Olmadı. O zaman pencereyi deneyeyim tekrar dedim, oda olmadı. Stres yaptım, yoruldum, biraz da korktum. Tek bi soru vardı aklımda. NAPICAM ŞİMDİ?
Hep böyle mi olacaktı? Ben böyle Ahsen ile ilgilenicem, diğer çocuklarla kim ilgilenicek. Sonra bi an durdum, DİĞER ÇOCUKLAR!
Ahsen çocuk değil miydi? Dışarı çıkardım, su verdim. İçmeye başladı, biraz sakinledi. ” tamam dedim,geçti” geçmemişti, suyunu içti ve ağlamaya devam etti.
Bütün gün ağladı, bütün gün yanındaydım ve annesi gelmedi…
Sınıfımda yardımcı öğretmen, idare odasında bu çocuğu sırf aidatı için kabul etmiş müdürüm, yemekhane de burda ağlamasın diyen bir aşçı ve kalakalan ben.
Öğretmen olduğumu hatırladım ve sorguladım.
Bu çocuk özel eğitim alıyor mu? Psikoloğa gidiyor mu? Nerde raporları, neden velisi detay vermedi?
Napsam da nafile, sonunda Ahsen’le günü tamamlayacağımı kabullendim. Biran yoruldum, çöktüm sandalyeye, başımı Ahsen’e yasladım.
Herhalde oda yorulur ve ağlaması biter dedim ve sarıldım ona. AHSEN SUSTU.
Şaşırdım ama bakamadım. Uyumuştur, şimdi kıpırdarsam uyanır ve ağlamaya devam eder dedim, ama merakta ediyordum. Başımı bi kaldırdım, Ahsen de bana sarılmıştı.
Evet Ahsen uyumamıştı, ona sarılmamı kabul etmişti. O an ağladım. Bütün gün çocukla cebelleştim ama sarılmak aklıma nasıl gelmedi. Kendime çok kızdım.
Çocuk kaygı içindeydi, korkuyodu, tanımıyordu ne beni, ne ortamı, ne çocukları. Onu tanıyan kişiler yoktu etrafında. Annesi ve babası.
Annesi monotona ayarlamış, otomatik belirgelerini belirlemiş, dümdüz geçirmiş zamanını. Mesela “hocam sarılın, kendini huzurlu hisseder” dememişti.
Ben sarıldım, Ahsen bana sarıldı. O sarıldıkça ben daha da sarıldım ona.
O gün evde bütün gün akşam otizmi araştırdım. Karşıma çıkan tek bi kelime vardı SEVGİ.
Evet farklı çocuklar ama tek FARK BİZDEN DAHA ÇOK SEVİYORLAR….