Bir yazı yazılırken ilk aşamada yazılar tasarlanır ve yazılacak yazıda yazılanlar insanlara ne gibi yarar sağlar düşüncesi sarar yazarda benim bu yazımda da sağlayacağı faydadan ziyade nasıl başlık olsun diye bir an duraksadım ve başlığın salgına dönen otizm ve ülke olarak neresindeyiz başlığını koymaya karar verdim.
Otizm spektrum bozukluğu, sosyal etkileşim bozukluğu, kısıtlı iletişim bozukluğu ile kısıtlı ve tekrarlayıcı davranışlarla karakterize olmuş, gerekiyorsa tıbbi müdahale ile en ağır basan yöntem ise; özel eğitimlerle birlikte, bireyin gereksinimine göre bireyselleştirilmiş eğitim programı hazırlanarak eğitilebilen nörogelişimsel bozukluktur.
OSB uzmanı Dr. P’s Clinic’in açıklamalarına göre 1995 yılında otizmin görülme sıklığı 1000 çocukta 1 iken, 2000′ li yıllarda 200 bebekten 1’i otizmli olarak gösteriliyordu ,bu oran 2005 yılında 100 çocukta 1 olarak açıklanmıştır. Yapılan son araştırmalara göre; ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezi’nin iki yılda bir yayımladığı raporda. Bu oran 2012 yılında 68 çocuktan 1’i iken, 2014 yılında 59 çocuktan 1’e otizm spektrum bozukluğu (OSB) teşhisi konulduğu açıklanmıştır. Yani istatistikler oransal olarak otizm spektrum bozukluğunun %15 arttığını gösteriyor, kaldı ki son 5 yılda bu oran daha da arttığı gözüküyor.
ABD başta olmak üzere Avrupa’da otizm araştırma birimleri oluşturulmuş durumda ABD de bu birim Otizm ve Gelişim Yetersizliklerini İzleme Ağı (Autism and Developmental Disabilities Monitoring Network) olarak adlandırılıyor. Yapılan araştırmalara göre erkeklerde kızlara oranla 4 kat fazla olduğu bildiriliyor, alan araştırmalarında da bu oran bariz kendisini gösteriyor.
Hızla artan otizmle beraber nedeni nedir? Sorusu akla gelmektedir. Bu nedenler içerisinde genetik ve çevresel faktörler üzerinde duruluyor. California’da görülen otizm vakalarındaki incelemelerde çevresel faktörler en baskın neden olarak öne çıkmaktadır. Çevresel faktörler içerisinde ağır metaller, kullanılan kontrolsüz antibiyotik ilaçlar, aşırı stres ve depresyon, doğal olmayan gıdalar, ve en önemlisi hormonal gıdalar vb. Bir çok etken söz konusudur.
Son zamanlarda gerek sosyal medya da gerekse otizmli bireye sahip ebeveynler tarafından dile getirilen aşıdandır iddiası. MMR aşılarının ve timetosal içerikli aşıların otizme neden olduğu söylense de, bilimsel olarak aşıların OSB’ye etki etmediği ve tetiklemediği yönündedir.
Ben bu aşı meselesini aşıların takvimine bağlıyorum ilk MMR aşısı 12 ile 15 aylık arasında yapılır. Otizm belirtileri de 15 aylık sonrası yani iki yaşına doğru baş gösteriyor. Ancak tam olarak belirtiler sonraki dönemlerde kendini tam olarak gösteriyor. Ebeveynler, bundan dolayı takvimsel açıdan aşı ile otizm belirtilerinin tespiti birbirine denk geldiği için otizm nedenini aşılara bağlayabilmektedirler.
Ancak denildiği gibi bu söylemlerin bilimsel olarak bir karşılığı olmadığı için ebeveynlerin iddialarından öteye gitmiyor.
Her ne kadar tanı 2 yaş civarında konulmaya başlansa da, uzmanlar emin olmak için 3.5 yaş ve üstünü beklemeyi tercih ediyorlar. Bir çok spesifik hastalıkta veya rahatsızlıkta erken tanı önemli olduğu gibi otizm ve diğer tanı grupları için de erken tanı önem arz etmektedir. Bu yüzden ebeveynler en ufak bir şüphede uzmanlara başvuru yapmaları gerekmektedir. Tabi bunu yaparken psikolojik olarak sağlam durmakta fayda vardır. Özel eğitime bu işin uzmanı ile başlamak gerekir. Aksi halde olumsuz yansımaları olacaktır. Çocuklarda kritik dönemler var, bu dönemler olumsuz atlatılınca çocuklar üzerinde ileriki dönemlerde de etkisini gösterebilmektedir. Hepinizin bildiği gibi özel eğitim ülkede büyük bir ekonomik sektör haline gelmiştir. Sertifikalarla uzmanım deyip farkında olmadan bir çok çocuğun hayatıyla oynamanın zevkini yaşamaktadırlar.
Erken tanı aldıktan sonra hemen özel eğitime başlanmalıdır. Özel eğitim ile çocuklarımızı topluma kazandırmayı ve bağımsız yaşamalarına fırsat verebiliriz. Ancak; tanı, kabul sürecini hızlandırmamız gerekmektedir.
Ülke Olarak Bu İşin Neresindeyiz ?
Tüm bunları anlatırken ülke olarak neresindeyiz sorusuna cevabım ise; üzülerek söylemem gerekirse en başındayız, işin ticari kısmındayız. Kaliteli kurum ve kuruluşlar var ancak yeterli sayıda değiller. Sistemsel olarak kuruluşlar ticari olarak düşündükleri için çocuklar için bu tür yerler adeta ihmal yuvalarına dönmüş durumda. Bu konuda ebeveynler bilinçli olmalılar ve bu ihmal zincirinin bir halkası konumunda olmamalılar. Devlet de mevcut denetimleri artırmalı ve ciddi yaptırımlar uygulanmalıdır.
Otizm ve diğer tanı grupları şuan için akademik tanımlamalardan ve tabiri yerinde ise klasikleşmiş tanımlamalardan öteye geçilmediği gözüküyor. Özelde seans başı ücretler almış başını gidiyor. Akademik anlamda yeterince araştırmalar yok. Aynı şekilde aile eğitimi ile ilgili bilinçli anne babaların arttırılması özel eğitim süreci için faydalı olacaktır. Avrupa’daki gibi otizm araştırma birimleri yok denecek seviyede.
Üniversitelerde özel eğitim bölümünde, özel eğitim müfredatına otizm geniş anlamda tam olarak yansıtılamamış, lisans dönemi boyunca akademik bilgilerin dışına çıkamadan özel eğitim öğretmenlerine yeterince alan çalışmaları sağlanamıyor. 4 yılın sonunda iş hayatına başlanıyor ve özel gereksinimli çocuklarla neredeyse öğretmenler orada tanışıyor. Şudur budur derken yıllar alıyor başını gidiyor. Oysa lisans döneminde tam anlamıyla öğretmen yetiştirilirse, bu problemlerin tümünü en aza indirmiş oluruz ve aile eğitimleri ile bu işi bir kaç tık üste çıkarmayı başarabileceğiz.
Veysi ÇEÇEN
Özel Eğitim Alan Öğretmeni
Facebook Sayfası: Özel Eğitim Akademisi
Instagram: @mardin_otizm_egitimi