Merve Kübra Erkek
Özel Eğitim Öğretmeni
Instagram: @merveogrtmennn
İnsan sosyal bir varlıktır ve gözlem yaparak birşeyleri görür, model alır ve uygularız. Şimdi sizlere, geçmişten bugüne, tipik gelişim gösteren bir bireyin, ufak anımsadığı taklit uygulamalarından bahsetmek istiyorum. Şöyle bir küçüklüğüme gittim ve 5 yaşlarımda Murat Kekilli’nin şarkısında, elimde bir müzik aleti varmış gibi, upuzun saçlarımı sağa sola Murat Kekilli gibi savururken, onu taklit ederken buldum. Tabii annemin takılarını takıp, elime de tarağı alıp, mikrofonmuş gibi ayna karşısında şarkı söylemelerim de yok mu… Epey bir sembolik oyun oynadığımı anımsıyorum. Sonra ilkokul zamanıma gittim ve ilkokul öğretmenimin derslerini nasıl hayran bakışlarla dinleyerek gözlediğimi ve sanırım onu model alırcasına, şu anki mesleğimi yapmamda, parmaklarını üzerimde hissettim. Küçükken oynadığımız evcilik oyunlarında, öğretmen olup oyuncak bebeklerimin öğretmeni olan ben, şimdi gerçek bebeklerin öğretmeni olarak, satırlarımı sizlerle paylaşıyorum.
Doğumdan başlayan dünyaya geliş, birey olma adına atılan ilk adımdır ve bireyin doğum itibariyle gözünü açtığı ilk dünya aile çemberidir. Bireyin aile çemberinden uzaklaştıkça, dış dünyaya karşı algısı her geçen gün değişir, yeni insanlar görerek farklı yüzler keşfeder. Kavramlar duyar, gözlem yapar, bunları anlamlandırır, davranışlarına şekiller verir, model alır ve etkileşerek dış dünya ile bağlantı kurar. Erken çocukluk özel eğitimi, doğumdan 6 yaşına kadar olan, gelişimsel yetersizliği olan veya gelişimsel olarak risk altında olan çocuklara ve ailelerine yönelik sunulan, sistematik hizmetlerin bütününü ve gelişim alanlarının yaklaşık olarak %70 inin tamamlandığı dönemi kapsamaktadır. Erken müdahale ise, var olan hasarı ortadan kaldırmayı değil, mevcut işlevlerin kullanılabilmesini ve daha fazla kaybın ortaya çıkmasını önlemeyi amaçlamaktadır. Bireysel olarak varolma, dış dünyayı algılamanın başladığı ve yaşamdaki en önemli etken olan aile, gelişime katkı sağlayarak bireyi bir bakıma topluma hazırlar. Bu kavramlar teoride Sosyal Öğrenme Kuramının (Sosyal – Bilişsel Kuram ) da konusu olmuştur. Kuramın temel düşüncesine göre, bireylerin her türlü öğrenmeleri çevresel, bireysel ve davranışsal faktörlerin oluşumunu, karşılıklı etkileşim sonucuna bağlandığına ilişkin düşünceler Platon ve Aristo’ya kadar dayanmaktadır.
Erken çocukluk döneminde birey tek basamaklı birer beceri olan marakası sallamayı, bay bay yapmayı veya zincirleme birer beceri olan kaşıkla yemek yemeyi, bardakla su içmeyi, ebeveynlerinden (anne, baba, abi, abla) onları gözleyerek, model alarak ve taklit ederek herhangi bir yardım veya uzun oturumlara ihtiyaç duymadan doğal olarak öğrenebilmektedir. Aynı zamanda bireyin doğumundan itibaren, aile içindeki fertlerin ismi ile seslenildiğinde, bireyin başını çevirip bakması gibi, birçok temel becerileri doğal yaşantının bir parçası olarak kazanmaktadırlar. Becerilere bakıldığında annenin ‘bizim çocuk babası gibi oturuyor, abisi gibi kaşıkla yemek yiyor’ sözlerinden de anlayabileceğimiz ve model almaların örnek olabileceği gibi, spor yapmak isteyen genç bireyin spor koçunu gözleyerek, aynı hareketlerin taklidini yaparak spor yapması gibi, yaşamdan birçok örnekle taklidin aslında hayatımızın bir parçası olduğunu anlayabiliriz. Tipik gelişen, yaş ve cinsiyet faktörlerinden bağımsız olarak her bireyin aslında taklit yoluyla öğrendiğini hepimiz mutlaka gözlemlemişizdir. Ancak otizm spektrum bozukluğundan (OSB) etkilenmiş bir birey aynı becerileri, kavramları, davranışları kazanabilmek için sistematik olarak öğretim süreçlerine ihtiyaç duymaktadır. Ve ancak bilimsel dayanaklı uygulamalar ile bu ihtiyaçları giderebilecekleri ülkemizde ve dünyada sayıca fazla araştırmalar ile kanıtlanmıştır.
Taklit, en yaygın ifade ile başkasının sergilediği bir davranış örneğinin, istekli olarak yeniden üretilmesidir. Taklidin, kültürel farklılıklar olmaksızın, erken yaştan itibaren bireylerin gelişiminde, yeni davranışların öğrenimindeki önemi yaklaşık 40 yıl önce araştırmacılar tarafından ortaya konmuştur. Bunun yanı sıra gelişimsel yetersizliği olan erken çocukluk dönemi bireylerinin de dahil olduğu çocuklarda taklit becerileri; kuramsal ve kliniksel açıdan sosyal, nörolojik ve biyolojik bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Araştırmalara bakıldığında tipik gelişen çocuklar doğum itibariyle doğal yollardan bu beceriyi kazanabilmekte fakat Otizm Spektrum Bozukluğu olan çocukların taklit becerisinin gelişiminde sınırlılıklar bulunduğu belirlenmiştir.
Şimdi taklit becerisinin hayatımızdaki yerinin ne kadar önemli olduğunu anladığımıza göre tipik gelişen çocuklar üzerinde gelişim sürecini inceleyelim…
Taklidin tipik gelişen çocuklar üzerinde gelişim süreci nasıldır?
0-6 ay : Sesler, gülümseme ağız hareketlerinin taklidi yoluyla öğrenme gerçekleşmektedir.
6-9 ay : Nesne ve jest taklidi eylemlerinin meydana geldiği görülmektedir.
12-14 ay : Yapılandırılmış taklit ve ertelenen taklit becerilerinin sıklığı gözlenmiştir.
15-36 ay : Anlamlı olan taklit becerilerinde artış gözlenmektedir. Taklidin kullanımı en üst seviyededir.
36-60 ay : Spontane gerçekleşen taklit eylemlerinde anlamlı artış gözlenmektedir.
Alan yazın çalışmalarına bakıldığında, taklit becerisinin geliştirilmesi ile birlikte tipik gelişen çocuklar ve otizm spektrum bozukluğu olan çocuklar üzerinde alıcı dil, ifade edici dil, ortak dikkat, karşılıklı etkileşim, oyun veya sosyal beceriler üzerinde olumlu yönde etkisi olduğu gözlenmektedir. Taklit, üretimi zor bir beceri olmakla birlikte, görsel girdiye karşılık motor olarak çıktı ile karşılaştığımız süreci kapsayan çok yönlü bir iletişim aracıdır. Öğrenme ve sosyal işleve sahip olan taklit becerisi, çocukla sosyal bir bağ kurulmasını sağlamaktadır. Ayrıca çocuklar taklit becerileri yoluyla kazanılan bu becerilerde gelişim gösterirken; çoğu zaman yapılamayan beceriye karşılık olarak ortaya çıkan davranışsal problemlerde (uygun olmayan davranışlar) de azalma görülmektedir.
Otizm Spektrum Bozukluğu olan veya Otizm Spektrum Bozukluğu şüphesi olan çocuklarda Uygulamalı Davranış Analizine dayalı kanıt temelli erken müdahale programlarında yapılandırılmış taklit/ayrık denemelerle öğretim yoluyla eğitim (erken ve yoğun davranışsal eğitim programı/ OÇİDEP) ve yapılandırılmamış taklit/spontane taklit (karşılıklı taklit eğitimi) uygulamaları yer almaktadır. Çocuğun varolan performansı ve otizmden etkilenme düzeyine göre hangi yolla eğitim verileceğine özel eğitim alanında yetişmiş profesyonel uygulamacı ve ebeveyn işbirliğiyle karar verilebilmektedir.
Bir sonraki yazımda, Otizm spektrum bozukluğu tanısı, taklit becerileri ve taklidin alıcı-ifade edici dil gelişimi ile ilişkisi üzerine yazmayı planlıyorum. Görüşmek dileğiyle.
KAYNAKÇA:
Bacanlı, H. (2005). Gelişim ve Öğrenme. Ankara: Nobel Yayınları.
Gürel, R . (2014). Sosyal Pekiştireçlerin ve Model Davranışlarının, Çocukların Ahlaki Yargılarının Şekillenmesindeki Etkisi (Bandura Örneği) . Değerler Eğitimi Dergisi , 12 (28) , 101-119 .
Töret, G , Özmen, E . (2014). Erken Çocukluk Döneminde Otizm Spektrum Bozukluğu Olan Çocuklarda Taklit Becerileri .
Töret, G , Özmen, R . (2016). Otizm Spektrum Bozukluğu Olan Çocuklarda Karşılıklı Taklit Eğitimi . Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Dergisi , 17 (03) , 377-394 .
Güleç-aslan, Y , Kırcaali-iftar, G , Uzuner, Y . (2009). Otistik Çocuklar İçin Davranışsal Eğitim Programı (OÇİDEP) Ev Uygulamasının Bir Çocukla İncelenmesi . Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Dergisi , 10 (01) , 1-25.